10 Ağustos 2017 Perşembe

Nedir Bu Blog?

Tarih öğrencisi ya da uzmanı değilim. Ama tarihi bilmek, taraflı kaynakların etkisinden kurtulup öğrenmek, sindirmek ve kendi sonuçlarımı çıkarmak konusunda yıllardır takıntılıyım. 30 yaşıma geldim, hala başaramadım. Fikirlerimin, hatta bilgisizliklerimin arkasındaki önyargıları hissedebiliyorum. Üstelik çok da unutkanım. Doğru olduğundan emin olduğum bilgileri bile bir süre sonra, tekrar etmedikçe unutuyorum. Bazı insanlar vardır, muhabbet esnasında her şeyi biliyorlarmış hissi yaratırlar dinleyende. O kadar emin konuşurlar kendilerinden... Hiç öyle bir insan olamadım. Tarih konusunda cümlelerim hep "galiba, öyle okumuştum ama nerde, hatırlamıyorum.", "Sen eminsen tamam, ben böyle duydum.", "Aa öyle miymiş, ben yanlış hatırlıyorum demek ki..." gibi sözlerle tamamlarım.

Hafızanın kötü olmasının pek çok sebebi olabilir, yeterince tekrar etmemek, beynin bilmemne kısımlarını yeterince çalıştırmamak veya genetik... Fakat tarih konusundaki unutkanlığımın bunların dışında da sebepleri olduğuna inandım hep.

Bir, tek bir kaynak olmaması: Her bir tarihsel olayın en az iki farklı bakış açısından okunması gerekiyor. Bunu yapsanız bile, amatör bir tarih okuru olarak, gerçek bilgiye ulaştığınızdan emin olacağınız kesin değil. Bu yüzden çok fazla kaynak var. Üstelik dünyanın her bir bölgesinin ayrı ayrı tarihi var, bu bölgelerin birbirleriyle ilişkileri var. Din var, sanat var, ekonomi var, savaşlar var, kültürler var, bilim var... Bunların birbirlerine etkileri var... Temel matematikte, biyolojide, coğrafyada vs olduğu gibi oturup bir kitapla temelini öğrenmek mümkün değil. "50 soruda dünya tarihi" gibi kitaplar, doğruluğunun sorgulanmasını geçersek, ortamlarda bilgi satmak için işe yarayabilir ama bende yaramıyor zira hemen unutuyorum.

İki, bilgilerin dağınık olması: Dediğim gibi, tarihin çok fazla alt başlığı var. Osmanlı tarihi, Türkiye Cumhuriyeti tarihi, Türkiye yakın tarihi, Avrupa, Afrika, Avustralya vs tarihi, sömürgecilik tarihi, paranın tarihi, fahişeliğin tarihi... "Tarihi" kelimesinin önüne her şeyi getirebilirsiniz. "Ali isminin tarihi" bile diyebilirsiniz mesela. Ben bunlardan herhangi birine özel ilgi duymuyorum. Tam bir açgözlülükle, hepsini birden öğrenmek istiyorum. Çünkü aslında öğrendiklerimin kendi geçmişimle, yaşamımla bağlantısını kurabilmek istiyorum. Atıyorum, Amerika'da yerlilerle yapılan çatışmaların benim karakterime nasıl bir etkisi olduğunu merak ediyorum ya da rujun icadının, Gouda peynirinin, Fransız devriminin, Red Light District'in vergiye bağlanmasının, ne bileyim işte, Harry Potter'ın yazılmaya başlanmasının, her şeyin...

Biliyorum, boyumdan büyük bi merak konusu bu, büyük ihtimalle asla bunları tam olarak sindirmiş, sorularıma cevap bulmuş hissetmeyeceğim kendimi. Çünkü dünya büyük, insan çok, bilinmeyen çok fazla. Bu problemi çözecek denklem yok. Üstelik sadece tarih okuyarak yapılacak iş de değil bu. Yan alanları da su gibi bilmek ve insanlarla, her kültürden insanla konuşmak gerek.

Fakat bu "tarihi tamamıyla öğrenmek" diye özetleyebileceğim eylem, benim yıllardır sabit duran, ayran gönüllülüğüme maruz kalmamış tek hayalim, hedefim, daha doğrusu ütopyam. İmkansız olduğundan adım gibi emin olmama rağmen uğrunda çaba göstermekten zevk aldığım tek şey. Tarih okudukça, cahilliğimi ya da önyargılarımı keşfettikçe aldığım hazzı, bunu yaşamayan birine anlatmam çok zor. Okurken, millet birbirini öldürürken kendi kendime sırıtıyorum mesela, haha ben tam tersini biliyormuşum, ne kadar salakmışım, diye... (Tabi bu haz cahilliğe karşı bi puan daha almamdan geliyor, insanların acı çekmesinden zevk alan bi psikopat olmamdan değil.)

İşte bu sebeplerle okuduklarımın kronolojisini çıkarmak, okuduklarımı bir hizaya sokup daha iyi anlayabilmemi sağlamak için tek çözüm gibi geldi. Hem unutkanlığımla savaşmama da yardımcı olacak, yani en azından öyle olacağını umuyorum... "Ben bunu nerde okumuştum ya?" diye kafamı kaşımaya başladığım zaman, bu bloga gelip, arama kısmında olayla ilgili anahtar kelimeleri yazmam yeterli olacak.

Buraya kadar yılmadan okumayı başaranlar için biraz daha lafı uzatayım...

Bu aşamaya kadar tarihi tamamıyla öğrenmek için ne yaptım? Dünyanın Kronolojisi adında bi blog açtım. Önce insanları yaşadıkları yıllara göre sıraladım. Olmadı, hiç dönüp bakma gereği hissetmiyordum, anlamsız bir kronolojiydi. Sonra Türkiye Yakın Tarihi hakkında okuduklarımı tek bir metinde birleştirmeye çalıştım, yetmedi. Türkiye'yi ilgilendirmeyen konuları ne yapacaktım? Bu blogdan ya da kronoloji sisteminden umudum kesmiştim ki, 2016'da Fehim Taştekin'in Suriye kitabında geçen olayları not etmeye başladım. Sonra bunu bloga geçirdim. Gerçek anlamda işe yarar tek kronoloji yazım buydu. Çünkü kitabın arkasında bir kronoloji yoktu, aldığım notlar daha iyi anlamamı sağlamıştı. Bu sırada Hollanda'ya taşınınca sömürgecilik hakkında bulduğum kitapları okumaya başlamıştım. Bunlardan biri İngilizce'ydi ve yazarak okumazsam anlamam imkansızdı. Tüm tarihleri not etmeye başladım. A4ler gittikçe yükseliyordu. Fakat hala hatırlamak istediğim bir şeyi bunlara dönüp bulmam imkansızdı. Verimsizdi yani.

Sonra psikopatlığımın son adımında, tarihle ilgili yazdığım tüm notları bir araya getirip bir dosya hazırladım. Her sayfaya bir yıl ismi verdim. Bu dosyada Günter Grass'ın Yüzyılım'ından, vikipedi'den, haber sitelerinden, müzelerdeki yazılardan, Sömürgeciliğin Tarihi kitabından, The Arabs'tan... kısacası tarihle ilgili okuduğum, izlediğim, duyduğum her türlü kaynaktan aldığım notlar, yıllara göre ayrılmıştı. Dosyayı hazırlarken eski okuduklarımı gözden geçirmiş oluyordum. Çok yorucu ama çok zevkliydi. Dönüp bakmam, en azından olayın yaklaşık olarak hangi yıllarda geçtiğini biliyorsam, bir nebze de olsa kolaylaşmıştı.

İşte o dosya

Fakat hala örneğin "bilmem ne Paşa" ile ilgili tüm notlarımı okuma imkanını sağlayamamıştım kendime. İnternete aktarmak düşüncesi Dünyanın Kronolojisi'nden beri aklımdaydı fakat blogspot'un bunun için yetersiz olduğunu düşünüyordum. Bi ara Codeacademy'de site tasarımını öğrenmeyi bile denedim. Ama benim harcım değildi, çabuk sıkıldım.

Sonuç olarak, sonunda blogpot'un işe yaramasının yolunu bir şekilde buldum. Ve o dosyayı buraya, Geçmiş Zaman Kronolojisi'ne taşımaya karar verdim. Sene 1916'dayım, günümüze doğru yaklaşıyorum fakat hala kağıtların yarısındayım. Ne zaman biter? Bitmez.

İşte böyle. Blogun diğer yazılarında bu kadar fazla laf kalabalığı olmayacak. O yüzden burda içimi boşaltmak istedim. Bilgilerin doğruluğu konusunda bir iddiamın olmadığını, taraflı görünen kısımlarda hiçbir tarafta yer almadığımı, sadece öğrendiğimi aktardığımı belirtmek isterim.

Sevgilerle, lilililerle...

Kanatlı Kedi

Ek: Tabi ki her tarih sürekli yenilenecek, sabit kalmayacak. Bunu söylemedim sanırım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder